Soma'da yaşanan 100 yılın faciasının ardından bir şeyler yazmaya dilim varmıyor. Belki, şu söylenebilir, kısaca:
İnsan yaşamının bu kadar ucuz olduğu bir başka ülke var mı?
Hemen aklıma, Bandırmalı şair Ayten Mutlu'nun, Kime? isimli ikiliği geliyor:
Ruhum ürperiyor, tanrılar çıplak
Sarınayım otların kardeşliğine
Soma'daki kömür ocağında yüzlerce kişiydiler ama yalnız öldüler, yapayalnız. Sadece birbirlerine sarılarak
Nazım Hikmet, şöyle diyor:
Düşmezse düşmesin
yakamızdan ölüm
Bizim üstümüze
güneş doğacak gülüm
Gülüşüne bir kurşun
sıksa da ölüm
Unutma ki, umuda
kurşun işlemez gülüm
X X X
Her konuyu onlar biliyor! Tek doğruyu onlar söylüyor! Herkes susacak, onları dinleyecek! Yok öyle iş!
Yalnızlıklardan umutlar fışkıracak. Tüm ülkeyi saracak.
Ömer Hayyam, şöyle diyor:
Karanlık, aydınlıktan,
Yalan, doğrudan kaçar
Güneş, yalnız da olsa,
Etrafına ışık saçar
Üzülme!..
Doğruların kaderidir yalnızlık
Kargalar sürü ile
Kartallar yalnız uçar
X X X
Göz göre göre gelen facialar için ne zaman kader, takdir-i ilâhi demekten vazgeçerek, gerçekçi önlemler almayı düşüneceğiz acaba? Ne zaman, en kutsal yaşam hakkına sımsıkı sarılacağız, ulusça?
Ayten Mutlu, Ya Sonsuzluk Yalansa isimli dizelerinde şöyle diyor:
kim anımsar ölüleri? ay, geceyi unutmuş
ürperiyor gök, yer ve ben
nilüferler tekrarlıyor dağ göllerini
aynı korkular içimde, ya sonsuzluk yalansa?
gizi yoksa ölümün ve güzelliği?
söyleyin, nedir payıma düşen, acı bile değilse
neden hep kendini yansıtır ölüm
nilüferler
bırakılan boşluklar hayatlarda?
yeryüzü mü, tanrılar mı eskidi, ben mi yoruldum?
hepsi billur bir acı mıydı sadece
düşleyerek bir kaçışın tatlı güzelliğini
boşuna mı yaşadım periler ülkesinde?
yeryüzünde, ölümle ve ışıkla
çıksın biri, desin ağır bir kalbe
yaşlanmış arzulara, deniz kabuklarına
ve son köpüğüne gömülü hayatların
ateş ve tanrı değil, bir yanıt daha
bir yanıt daha
zalim bir yalanın büyülü kollarında