ALAADDİN BABUCÇU

Tarih: 11.06.2024 17:24

UYUTANLAR, UYUYANLAR, UYUTULANLAR ve UYURGEZERLER

Facebook Twitter Linked-in

Dünyanın dört  köşesini talan eden, görülmemiş boyutta doğal afetlerin, özünde  iyiliği, dürüstlüğü, ahlakı, yardımı ve dayanışmayı öğütleyen dinleri sulandırıp, çarpıtıp, aktardığı değerleri gizleyip, üstüne kendi hastalıklı ve sapık felsefelerini kuran kişi ve devletlerin, masanın altında birbirlerini kıyasıya tekmelemekle meşgul olanların, ustaca tanzim edilmiş çiçeklerle süslü masanın üzerinde, insanlık, barış, paylaşım, hak ve adalet başlıklı kavramların yer aldığı dosyaların arasından sırtlan suratlarına geçirdikleri melek ve Pamuk Prenses maskeleri ile kameralara gülücükler ve demeçler verdikleri, ezelden bu yana var olan kötülüğe ve istismara omuz veren teknoloji ve iletişim imkanları ile katmerli hale dönüşen kandırma ve kandırılma akımının sonucunda uyuduklarının, uyutulduklarının farkında olmayan milyonların sokak hayvanlarının uyutulmasına verdikleri uyurgezer tepkilerle, ebedi uykularında yatanlardan, beşikteki bebeğe, kapının önündeki kedi, köpeğe kadar hiç kimsenin ve hiçbir şeyin varlığının güvende olmadığı bir zaman boyutuna giren dünyamız, yeni bir küresel paylaşıma ve topyekûn bir formata (şekle, kuruluma) hazırlanırken, insanı ve insanlığı bu felaket yörüngesinden bir sıçrayış, bir silkelenme ile çıkaracak eğitim hızlı tren gibi dümenini karanlık, hurafe tüneline doğru kırmışken, keskin bir u dönüşü yapmanın kabiliyeti, ancak sorularda, soru sormakta ve cevap aramakta mümkündür.

 Sokak hayvanlarını uyutalım gitsin., diyen zihniyet buraya Mars’tan bile gelmiş olsa, böyle bir önerinin milyonların tepkisini harekete geçirip, ters etki yapacağını hesaplayacak zekaya sahipken, ‘Amaç ne ola ki?, diye sorarsanız, yeni bir formatı (şekillendirmenin) bilgelik, akıl ve erdemden ziyade zıtlıkların, kaosun, sorunların ve huzursuzlukların keskinleştirilip, bilenerek ve boyutları yükseltilerek başarıya ulaşacağına inanan kişilerin ve sahip oldukları imkanların hiç de az olmadığı gerçeği çıkar karşımıza. Alt yapının (ekonominin) aldığı perişan boyuttan sonra, ideal olan yaşatmanın yerine uyutmanın (öldürmenin) yeğlenmesi, kutuplaşmanın ötesinde ayrı bir fecaatken, hayvan severlik adı altında diğerlerinin düşünce, psikoloji ve sempati değerlerini umursamazlık, dikkate almama ve ben merkezli yaklaşım meseleyi daha da karmaşık hale getirmeyi ustalıkla başarıyor. Hayvan sevgilerindeki felsefi fakirliklerinin farkında olmadan, hayvan sevgisi söyleminin ve bu alana ait endüstriyel hesapların hedef kitlesine dönüşmüş olanların, yıllarca ihmal ettikleri kısırlaştırma görevlerinin ardından ‘Uyutalım, gitsin, diyenler kadar şapkalarını önlerine koyarak düşünmesi, hayvanları bir sorun, tehlike olarak görenlerin fikrini de değiştirebilir. 

 Son elli beş yılını hatırladığım bu şehirdeki hayvan sayısının beş, on yıl içinde hiç bu kadar yükseldiğine tanık olmadım. Elde torbalarla, her apartmanın önüne bırakılan avuç, avuç mamalar, caddede  gezen iri kıyım fareye aldırış etmeyen, Kasım, Aralık ayında karnı burnunda hamile kediler. ‘Mart mı?, dediniz. O çağdaşlığı ve cinselliği öğrenmeden önceydi.! Evin balkonuna, çatıya, veya arka bahçeye (sevgiyle!) kapatılanların ufak havlamalarla başlayıp, korku filmlerine bile rahmet okutacak, bazen saatler süren, inilti, hırlama, havlama ve ulumalara dönüşen,’ aç, susuz, hasta olabilir mi?, düşüncesiyle hayvan ve yaratılmışlara bir parça sevgisi ve dikkati olan herkesi üzecek canhıraş sesler, ‘Yetti be, bütün gün bunu mu dinleyeceğiz!, diyen olduğunda karşılıklı sıkılan yumruklara sırtını dönen yasama ve yürütme...

 Siz sahibinin ardından koşarak markete giren bir keçi gördünüz mü? ip ve tasma olmaksızın bu hayvanı insanın yanında yürüten nedir? Kedi ve köpekleri Can dostu olarak görüp, dilinden hayvan severliği ve sevgisini düşürmeden, elde mama torbaları, cepte kanat ızgara, pirzola, kıyma, kuşbaşı et alışveriş listesini mesele etmeyenler için dileğim, düşünsel fakirliklerini bir daha gözden geçirmeleri ve duygusallıklar ile dengesini bozduğumuz tabiata bir parça katkı sağlanmasıdır. Sahibine olan sevgi, güven ve bağlılıkla markette bile arkasından ayrılmayan o keçinin derisinden yapılan ayakkabıyı giymiyorum, kayış ve cüzdanı kullanmıyorum, o pastırmayı evime bile sokmam, gün yüzü görmeden esaret altında yumurtaları alınıp, verimden düştükten sonra kesime giden  hayvanların etini nasıl yiyebilirim diyen, üzerlerinde onlarca tıbbi deney yapıldıktan sonra uyutulmaya bile gerek kalmadan kendiliğinden ölen o hayvanların sırtından üretilen ilacı içmeyeceğim diyebilen, samimi, menfaatten uzak, hayvan sevgisini endüstriyel çarkların istismarından korumayı başarmış, komşusunun, toplumun ve çevrenin dengelerini düşünen o hayvan severin yem torbasını taşıyacağıma, verdiği savaşta yanında olacağıma, yaşı benden küçük bile ola ellerinden öpeceğime söz veririm. Kendi fıtratları ve tabiatlarında, riya, kendini ve diğerini kandırma melanetlerinden uzak yaşayan, insan için kullanmayı düşünmediğim ‘Allah dostu, olarak gördüğüm bu yaratıklara taammüden uzanan eller her zaman karşılarında yaşam hakkını savunanları bulacaklardır elbette.

 Bunca uzun lafı kısa bir özetle bitirmek gerekirse: Sorun hayvanlar değil, görevlerini yapmayanlar, kaynakları çarçur edip, planlamayı çöpe atanlar, yüzeysel hoşlanışı hayvan sevgisi zannedenler, ve keşmekeşin öfkesini hayvanlardan çıkaranlar. Toplayın bunları, çarpın cehaletle, her türden istismarla, yoksullukla, yüksek egolarla ve psikolojik sorunlarla. Ne görüyorsunuz ?  

 (CEVAP : Yazının başlığında.) Esen kalın. 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —