Köşemi epey ihmal etmişim... Her yeni yılda olduğu gibi,2018 için de;dileklerim ve planlarımı sıralarken daha çok okumalı ve daha çok yazmalıyım´ı gönlümün baş köşesine koyuyorum.
Bu öylesine alınmış bir karar değil... Onca bizi meşgul eden uyarıcılar arasında hele ki 4.0 bilişim çağını idrak edemeden, 5.0´ların konuşulduğu günümüzde okumak ve yazmak neredeyse tarihe karışıyor. Okumak derken basılmış bir kitap, gazete, dergi, mecmuaya dokunmayalı, şöyle bir odaya çekilip, kitabımızla, gazetemizle başbaşa kalmayalı ne kadar zaman oldu kim bilir çoğumuz için.. İnternet çağına uyum sağlayamayanlarımız halen çok şanslı, türünün en son örnekleri bu açıdan ya da öğrenci ve öğretmen değilsek çoğumuz için neredeyse dokunmuyoruz basılı bir metne artık...
Oysa yılbaşının son haftası birbirinden güzel simli, kar temalı kartpostalları alıp, uzaklardaki sevdiklerimiz için, ne yazsak o küçücük karta diye tüm aile toplanıp bir soba başına, en güzel el yazılarımızla, duygularımızla yazmak nasıl da o uzakları yanıbaşımızdaki soba kadar sıcacık, yakın hissettirirdi bize. Şu anda en sevdiğim arkadaşlarımdan biri Amerika´da ama her dakika izleyebiliyorum faceten ya da instagramdan. Bir kartpostal atıp şaşırtsam diyorum, adresini bilmiyorum. İstesem sürprizi kaçar. Demem şu ki var ama yoklar sevdiklerimiz. O sanal yanılsama içinde çoğu kez bir şeye bakmak için açıyorz telefonlarımızı bir bakıyoruz kaybolup gitmişiz, olmadık insanların olmadık yaptıklarıyla gün bitmiş yine akşam olmuş... Alel acele yemek yeniyor, herkes telefonunla baş başa birbirinin suratına bakmadan, o büyülü dünyaya dalıyor ve bulunduğu andan başka yerlerde başka insanlarla günler geceler bitiyor...
Teknolojinin gelişimi, bilişim çağının, internet dünyasının uçsuz bucaksız sunduklarıyla başka bir yere gidiyoruz... İnternetin avantajları, bilgiye anında istediğimiz yerden, istediğimiz çeşitlilik ve eşsiz fırsatlarla ulaşabilmemiz yadsınamaz muhakkak ama ya insanı insan yapan beş duyumuza neler oluyor? Neler için kullanıyoruz? Gözümüzü, sözümüzü, kulağımızı... Çocuğunuz bir şey soruyor gözünüz telefonunuzda öylesine geçiştiriyorsanız... Ya da çocuğunuza bir şey soruyorsunuz kafasını kaldırmıyor, sizi dinlemiyor bile.. Defalarca tekrar ettiğinizde yalandan bir cevap alıyorsanız, önünüze gelen bir kahvenin mis kokusunu içinize çekmeden, fotosunu çekip sosyal medyada paylaşma derdindeyseniz, sizi de bu internet kara deliği yutmuş demektir geçmiş olsun...
Burnumuzun ucundaki sevdiklerimizi göremiyorsak, sokağa çıktığımızda yeşilin, mavinin, denizin, güneşin eskisi kadar keyfini çıkarmamız mümkün müdür? Elimizdeki araç her anın keyfini çıkarmak için aslında bir engel bize farkında değiliz. Düşünsenize tam güneşi iliklerinize kadar hissedip keyfini çıkarıyorsunuz sırtınızı o güzel ağaca dayamışken derken sizi iç sesiniz rahat bırakmıyor ve bir foto çek bu anı paylaş diyor. Kalkıyorsunuz rahatınızı bozmayı umursamadan, ışığı, sizi daha güzel gösterecek açıyı ayarlayıp, eskiden 24 pozun olduğu bir fotoğraf makinesini nasıl özenle, tasarrufla kullanırken... tek bir an, tek bir poz için bilmem kaç 24 poz çekip de en iyi birini koyabilmek için sizi beğensinler diye telef oluyorsunuz.. Bir like (beğeni) almak için değer mi? Değiyor.. Öylesine büyülü bir dünya ki bu mutluluklarımız, üzüntülerimiz bu yalancı dünyada varolup yokoluveriyor sabun köpüğü gibi...
Uzatmayacağım... 2018´i anlamlı kılalım... Sosyal medyadan daha da uzaklaşıp, bir çiçeğe, çocuğa dokunun foto çekme kaygınız olmadan... Mavinin, yeşilin, güneşin, yağarsa karın bu kış günlerinde kıymetini bilin. Akşam sıcacık odanızda kapatın televizyonunuzu, bırakın telefonlarınızı diğer odada bir kaç saat esas büyü neymiş görün. Mutlu etmek için sevdiklerinize sıcacık bir kahve yapıp getirin. Ya da getiren eşiniz, çocuğunuz ise gözlerinin içine bakıp minnetle teşekkür edin, gönlünü alın. Omuzuna dokunun, bir öpücük kondurun harika olmuş diye yanağına. Akrabalarınızdan bahsedin, göremediklerinizden, özlediklerinizden, kaybettiklerinizden, güzel anılarınızdan.. Yeni yıl gelmeden dokunun özlenenlere, onlara açıp telefonda sıcacık sesinizle iyi dileklerde bulunun.
Daha çok kitap, gazete, sevdiğiniz karikatür dergilerini okuyun. Siz seçin zamanı nasıl geçireceğinizi. İnternete de girdiğinizde bir amacınız olsun, belli bir zaman ayırın. Onun zamanınızı yönlendirmesine müsade etmeyin. O kara deliğin sizi yutmasına izin vermeyin. Zaman çok kısa. Daha çok çiçeği koklamak, daha çok maviyi kucaklamak, sevdiklerimizle daha kaliteli vakit geçirmek için çok çok kısa... Son dakikanın ne zaman olacağı belli değil....
2018 size sanal değil en gerçeğinden insan insan dokunsun. Beş duyunuzla da hissetmeniz dileğiyle.... Mutlu güzel yıllar....