ERDEK MÜFTÜLÜĞÜ

Tarih: 18.04.2022 19:20

ZEKAT İBADETİ

Facebook Twitter Linked-in

İnfak, dinî bir terim olarak, Allah’ın hoşnutluğunu kazanma amacıyla kişinin kendi servetinden harcamada bulunması, ihtiyaç sahiplerine aynî ve nakdî yardım etmesi demektir.
Bu yönüyle infak, hem farz olan zekâtı hem de gönüllü olarak yapılan her çeşit hayrı içerir. İnsanın sahip olduğu servetin gerçek sahibi Allah’tır. O’nun emanet olarak verdiği bu servetten başkalarına vermek gerekir.
Kur’an’da Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde olan müttaki mü’minlerin özellikleri sayılırken bunlar arasında infâk da zikredilmiştir.
Sadaka ise Allâh Teâlâ’nın rızasını kazanmak niyetiyle, karşılıksız olarak fakir ve muhtaçlara yardım etme, iyilik ve ihsanda bulunma demektir. Hem bedeni ve hem de mali olabilir. Farz, vacip ve mendub şeklinde taksim edilebilir. Zekât ve zaruret derecesinde ihtiyaç içerisinde bulunan kimseye yardım etmek farz, sadaka-i fıtır vacip ve diğerleri ise menduptur.
Kıymetli okurlar,
İslam’ın beş şartından biri olan zekât, mali bir ibadettir, hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır. Zekât, malın belirli bir bölümünü Müslüman olan fakire vermek demektir.
Zekâtı verme zamanı gelince geciktirilmeden yerine getirilmesi gerekir. Özürsüz olarak zekâtını geciktiren günahkâr olur.
Dinimiz zekâtı farz kılarak zenginlere mallarının ve paralarının belirli bir bölümünü her yıl düzenli bir şekilde fakirlere vermelerini emretmiştir.
Sevgili okurlar,
Zekât, yapılıp yapılmaması kişinin isteğine bırakılmış bir yardım değil, fakirin hakkı ve zenginin yerine getirmesi gereken mecburi bir görevdir.
Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır.”
Zekâtın, İslam’ın beş şartı arasında yer alması ve Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde namazla birlikte zikredilmesi onun dinimizde ne kadar önemli bir ibadet olduğunu gösterir. İslam’ın, toplumun dertlerini tedavi etmek ve ihtiyaçlarını karşılamak üzere getirdiği esaslardan birisi olan zekât, bir sosyal yardımlaşma sistemidir.
Kur’an-ı Kerim’de konu ile ilgili olarak şöyle buyruluyor: “Ta ki bu mal, içinizden zengin olanlar arasında elden ele dolaşan bir servet hâline gelmesin.” Zekât kelimesinin sözlük anlamlarından birisi de “temizlemek”tir. Zekât, zenginin malını fakirin hakkından temizlediği gibi, kalbini de cimrilikten temizler ve günahlardan arınmasına vesile olur.
Zekât, malı bereketlendirir, büyümesini ve çoğalmasını sağlar. Zekâtını vermek suretiyle fakirlere yardım edenlerin mallarının arttığı bilinen bir gerçektir. Bunda, sevindirilen fakir gönlünün büyük rolü olduğunda şüphe yoktur. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyruluyor:” Siz Allah için ne verirseniz, Allah onun yerine (daha iyisini) verir.”
Yaşadığı ülkenin huzur ve güveni sayesinde kazanıp zengin olan bir insan, biriktirdiği servetin üzerine kapanıp toplumun dertlerine nasıl ilgisiz kalabilir? Onların dertleri ile ilgilenmek varlıklı kimselerin hem görevidir, hem de olgun mümin olmanın ölçüsüdür.
Varlıklı Müslümanlar zekâtlarını muntazam bir şekilde ihtiyaç sahiplerine verdikleri takdirde toplumu huzursuz eden sosyal bir rahatsızlığı tedavi etmiş ve böylece Allah’ın rızasını ve insanların sevgisini kazanmış olurlar. Ve böylece herkesin birbirine sevgi ve saygı ile davrandığı, karşılıklı olarak güven duyduğu, kıskançlıkların ortadan kalktığı ve sosyal dayanışmanın en güzel bir şekilde uygulandığı huzurlu bir toplum meydana gelmiş olur. Selam ve dua ile...
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —