BAHAR GÜNGÖR

Tarih: 03.12.2025 12:21

McLuhan ve 60’lardan Bugüne….

Facebook Twitter Linked-in

Tüm memlekete selamlarımla;

McLuhan ve 60’lardan Bugüne….

Tuhaf bir çağ bu….

Avuç içi kadar bir kutuya sığdırılmış dünya elimizde… Nereye istersek oraya bakıyor, haber alıyor , hatta oradayız fiziken olmasak da… Kimi merak ediyorsak anında bilgilerine erişim sağlayabiliyor, görüntülü konuşabiliyoruz.Kişi  bu çağı reddedip kendi dünyasında yaşamıyorsa eğer, karıncalar misali o kalabalıkta birbirimizi buluyor ve iletişim araçlarını insanların bir uzantısı olarak nitelendiren  ünlü iletişimci McLuhan’ın betimlediği gibi teknolojiyi,sosyal ağları adeta kendi uzuvlarımızdan biri gibi kullanıyoruz.

Marshall McLuhan, teknolojik gelişmelerin iletişimi nasıl etkilediği ile ilgili çalışmalarını daha  60'lı yıllarda (Global Village)Global köy kavramını kullanarak ortaya atmıştır. Küresel köy ile, ‘’medya teknolojilerinin dünya çapında yayılması sonucunda tüm dünyanın daha fazla birbirine bağlı hale gelmesi olgusunu’’ ve dünyanın global bir köye dönüşeceğini  tanımlamaktadır bu kavramla.

McLuhan bir diğer  teorisinde  de“ortam mesajdır” (The medium is the message)der ki; iletişimi sadece içeriğin (mesaj) değil, aynı zamanda bu içeriği taşıyan ortamın da şekillendirdiği anlayışını savunur. Geleneksel medyadan farklı olarak, ortamın kendisinin nasıl bir toplumsal, kültürel ve psikolojik etkisi olduğunu ortaya koymaya çalışmaktadır. Örneğin bir haberin televizyonla verilmesi, aynı haberin sadece metin olarak okunmasından oldukça farklı bir etki yaratır. TV’nin görsel ve işitsel unsurları, haberin nasıl algılandığını değiştirir; televizyon izlemek daha dinamik ve etkileşimli bir deneyimken, bir kitap ya da gazete okumak daha sakin ve pasif bir süreçtir. Bu durum, aynı mesajın farklı ortamlar aracılığıyla nasıl farklı şekillerde algılandığını gösterir. Özetle, televizyon, Instagram ya da mektup gibi farklı iletişim araçlarının kendine özgü özellikleri vardır ve  iletilen mesajın anlamını yeniden biçimlendirir.

McLuhan’a göre, küresel köyün oluşumu, modern iletişim teknolojilerinin (radyo, televizyon, telefon, internet gibi) yaygınlaşması ve insanların bu teknolojiler aracılığıyla dünya çapında birbirleriyle etkileşimde bulunması,yakınlaşması bireylere çeşitli fırsatlar sunar ve kültürler arası anlayışı geliştirir.Diğer yandan mesajı taşıyan ortam, bireylerin dünyayı nasıl gördüklerini, sosyal ilişkilerini nasıl kurduklarını, hatta düşünme biçimlerini nasıl şekillendirdiklerini etkiler. Yani, bir ortamın fiziksel özelliklerinin yanı sıra, o ortamın kültürel ve toplumsal yapıları üzerindeki etkisi, mesajın anlamını dönüştürür. Bu yüzden, mesajın içeriğinden daha önemli olan, mesajı taşıyan ortamın kendisidir.

Küresel köy dediğimiz yakınlaşma ile bilgiye hızlı erişim, kültürel etkileşim, ekonomik fırsatlar ve iletişim kolaylığı gibi güçlü avantajlar sağlanırken aynı zamanda kültürel benzeşme, dijital eşitsizlik, mahremiyet sorunları ve küresel krizlerin tüm dünyayı etkilemesi gibi önemli riskler de ortaya çıkmaktadır.Örneğin popüler olmak ne kadar kolaysa (Türk mutfağı ya da Kore  dizilerinin dünyaya yayılması, küçük bir işletmenin ürünlerini internet üzerinden tüm dünyaya satabilmesi, farklı ülkelerde yaşayan aile bireylerinin görüntülü olarak daha kolay ve uygun fiyatlara  konuşarak anında iletişim kurabilmesi gibi);Yerel mağazaların yerine her yerde aynı küresel markaların (ör. fast-food zincirlerinin) baskın hale gelmesi ya da internete erişimi olmayan kırsal bölgelerdeki öğrencilerin bunlardan mahrum kalması gibi dijital eşitsizlikler, mahremiyetimizin ele geçirilmesi, sosyal medya şirketlerinin kullanıcı davranışlarını takip ederek  izimizi sürmeleri, dijital ayak izlerimizi reklam amacıyla kullanması, yine bir yerde yaşanan teknolojik bir sıkıntının, saldırının tüm dünyadaki sistemi durma noktasına getirmesi, sosyal medyada hızla yayılan bir sahte haberin toplumda paniğe neden olması vb. riskler bu küresel köyün avantajları yanı sıra  dezavantajlarının da olduğunu bize göstermektedir. Dünyayı birbirine yakınlaştıran, bağlantıyı güçlendiren bu güç bir o kadar da  eşitsizlik ve kırılganlıkları da artıran dezavantajlı bir etki yaratmaktadır.

Çok değil, 2030’lara kadar 5 yıl kadar kısa bir sürede ışık hızıyla evlerimize , işyerlerimize, sokaklarımızdan, gökyüzüne kadar  umduğumuzdan da kısa bir sürede , çok daha fazla nüfuz edecek olacak robotlara,yapay zeka türevlerine ve başka bir çağa tanık olacağız. Peki ne yapmalı? Teknoloji bizi mutlu mu mutsuz mu ediyor?Bir ahtapotun  kollarıyla sarıp sarmalandığımızı, sıkışmışlık duygumuzu gitgide daha çok hissettikçe hem onunla hem onsuz olmamayı nasıl başarmalı?

Galiba bu çağda asıl önemli olan, teknolojinin tamamen dışında kalarak çağın gerisinde durmak ile ona bütünüyle teslim olup bağımlı hâle gelmek arasındaki dengeyi kurabilmektir. Bu denge, teknolojiyi bilinçli biçimde kullanmak, zaman ve amaç odaklı sınırlamalar koymak, dijital tüketim yerine üretimi teşvik etmek ve gerçek yaşamla dijital yaşam arasında sağlıklı geçişler yapabilmekle sağlanabilir. Sonuç olarak, modern dünyada asıl güç, teknolojiyi hayatın merkezine almakta değil; onu bilinçli, ölçülü ve değerlerimizle uyumlu şekilde yönlendirebilmekte yatmaktadır.

2026’a günler kala… Sosyal medya ortamlarının her alandaki müthiş maruziyetine gözümüzü kapamayacağımıza göre, kalbimizin  de sesine kulak vermeyi unutmamalı… Teknolojiyi bilgi edinme ve işlerimiz için kullanırken gerçek yaşamda yüz yüze iletişimi, doğayı, hobileri ihmal etmemeli.Teknolojinin bizi yönetmesine izin vermeden, bağımlı olmaktan kaçınmalı , haftada birkaç saat veya ayda bir gün tamamen teknolojiden uzak kalarak zihnimizi tazeleyebilmeyi,sosyal medya detoksunu ihmal etmemeli, bu hızlı makine çağında makinelere teslim olmadan onların hizmetkarı değil hayatımızı kolaylaştıran araçlar olduğunu unutmamalı…

Asıl güç; Dünyayı avuçlarımızda tutmakta değil, onu ne zaman bırakıp ne zaman yeniden kavrayacağımızı bilmekte gizlidir.

İletişim Bilimleri Uzmanı Dr. Bahar Güngör


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —